Kayıtlar

Ekim, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

29 Ekim: Bir Milletin Varlık Mührü

Resim
Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçiminin adı olmanın çok ötesindedir. O, bir milletin bağımsızlığını elde etmesinin, kendi kaderini bizzat tayin etmesinin ve özgürlüğünü tüm dünyaya cesurca ilan etmesinin en büyük sembolüdür. 29 Ekim 1923, Türk milletinin tarihinde eşi benzeri olmayan, en kritik dönüm noktalarından biridir. O gün, basitçe bir rejim değişikliğinden çok daha fazlası gerçekleşti; milletin zorlu varlık mücadelesi taçlandırıldı ve geleceğe güvenle bakabilmenin kapıları ardına kadar açıldı. İşte bu yüzden Cumhuriyet Bayramı, tarihin derinliklerinden süzülüp gelmiş, çok büyük ve derin bir anlamı bünyesinde taşır. Bu yeni düzenin ilanı, her şeyden önce, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin nihai zaferini temsil eder. Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu'nun dört bir yanında verilen o çetin mücadele, basitçe bir işgale karşı koyuş değildi; o, milletin "esaret" ile "hürriyet" arasında yaptığı kararlı bir tercihin sonucuydu. Yüzyıllardır süregelen impa...

Küresel Türbülansın Gölgesinde Altın: Belirsizlik Yeni Bir Yükselişi Tetikliyor

Resim
Son günlerde küresel gündeme yakından baktığımızda, dünya ekonomisinin ciddi bir türbülansın eşiğinde olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz. Bilhassa Amerika, Çin ve Rusya arasındaki gerilimin giderek yükselmesi, yalnızca diplomasi sahnesiyle sınırlı kalmıyor; finansal piyasaları da derinden etkiliyor. Liderlerin ve üst düzey askeri yetkililerin karşılıklı açıklamaları maalesef tansiyonu düşürmek yerine daha da artırma eğiliminde. Tüm bu gelişmeler, dünya ekonomisinin soğukkanlı bir denge arayışına girmekten uzak olduğunu, tam tersine yeni bir belirsizlik dalgasına doğru sürüklendiğini gösteren çarpıcı bir tablo çiziyor. Böyle dönemlerde, yatırımcıların refleks olarak attığı ilk adımlardan biri her zaman güvenli liman arayışı olmuştur. Krizlerin, savaşların ve siyasi karışıklıkların damga vurduğu tarihsel süreçte, yatırımcının gözünde en çok öne çıkan enstrüman şüphesiz altındır. Altın, yatırımcısına hem duygusal bir rahatlama hem de somut bir ekonomik güvence sunar. İşte tam bu...

Hayal Kurmaktan Vazgeçmeyen Son Kişiler

Resim
Sosyal medyada dolaşırken bir cümle dikkatimi çekti: “Uyusak rüyalar, uyansak insanlar kandırıyor.” Okuduğumda içimden bir şey koptu; sanki yıllardır hissettiklerimi tek bir cümlede özetlemişti. Yazının tamamında anlatmaya çalıştığım duygu işte tam olarak bu: rüyalar bile sahte de olsa bir teselli sunarken, uyanınca karşılaştığımız insanlar çoğu zaman yorgunluk ve hayal kırıklığı getiriyor. Bazen ne yaparsak yapalım hiçbir şeyin içimize tam olarak sinmediğini fark ederiz. Gözlerimizi kapatsak içimizdeki fırtınadan kaçamayız, açsak bu defa dünyanın gürültüsü üzerimize çöker. Sonra bir an gelir, içimizden biri fısıldar: “Uyusak rüyalar kandırıyor, uyansak insanlar…” İşte tam da o anda anlarız; aslında ne rüya rahatlatıyor bizi ne de gerçekler… Çünkü rüyalar yalan söylüyor, insanlar ise yalanla yaşıyor. Son yıllarda çevreme baktığımda bu cümlenin ne kadar gerçeğe dönüştüğünü görüyorum. Herkes bir şekilde kaçıyor; kimisi geçmişten, kimisi kendinden, kimisi de birbirinden… Uyumayı...

Yastık Altındaki Gerçek: Altın, Türkiye’nin Gizli Ekonomisi

Resim
Altın, insanlık tarihi boyunca gücün, güvenin ve istikrarın sembolü olmuştur. Paranın icadından çok önce bile insanlar altını yalnızca bir süs aracı olarak değil, bir değer ölçüsü olarak da gördüler. Bugün ise altın, Türkiye’nin hem ekonomik hem de psikolojik haritasında kendine özgü bir yer edinmiş durumda. Her evde bir miktar, her ailede bir hikâye, her yatırımcının aklında bir köşe vardır altınla ilgili. Ancak son haftalarda yaşanan hızlı yükseliş, bu sarı metalin yalnızca bir yatırım aracı değil, aynı zamanda ülkenin ekonomik ruh hâlini yansıtan bir aynaya dönüştüğünü bir kez daha gösterdi. Türkiye'de altın , genellikle bir tasarruf aracı olarak kabul edilse de, aslında bu tanımın çok daha ötesindedir. Halkın yastık altına koyduğu her bilezik, her çeyrek, her cumhuriyet, ekonominin görünmeyen bir damarında dolaşan gizli bir kan gibidir. Devletin bilmediği, bankaların kaydetmediği ama toplumun omurgasında yer etmiş bir değer birikimidir bu. Her ne kadar ekonomistler bunu “kay...

Geleceğin Petrolü: Nadir Elementlerin Stratejik Gücü

Resim
Dünyada güç dengeleri artık yalnızca askeri kuvvetle, silahla ya da klasik enerji kaynaklarıyla ölçülmüyor. Yeni yüzyılın görünmez ama en güçlü silahlarından biri, doğanın derinliklerinde saklı duran nadir elementlerdir. Adı pek duyulmasa da, bugün elimizde tuttuğumuz her akıllı telefonun, kullandığımız her bilgisayarın, hatta gökyüzünde süzülen modern uçakların ve uzaya gönderilen uyduların kalbinde bu elementler var. Nadir elementler, aslında yeni çağın stratejik cevheri, teknolojinin görünmeyen yakıtı, kısacası geleceğin petrolü haline gelmiştir. Bu elementlerin “nadir” olarak anılmasının nedeni, doğada çok az bulunmaları değil, ekonomik olarak çıkarılmasının ve ayrıştırılmasının son derece zor olmasıdır. Bu zorluk, onları değerli kılar. 17 farklı elementten oluşan bu grup — neodimyum, lantanyum, seryum, praseodim, itriyum ve diğerleri — modern dünyanın damarlarına can verir. Elektrikli araç motorlarından rüzgâr türbinlerine, lazer sistemlerinden radar teknolojilerine kadar sayı...

Ankara’nın Başkent Oluşu ve Önemi

Resim
13 Ekim 1923… Türk milletinin tarihinde yeni bir başlangıcın adıdır bu. O gün, bir şehir sadece başkent olmadı; bir milletin kalbi, aklı ve umudu oldu. Ankara, yorgun bir imparatorluğun küllerinden doğan genç cumhuriyetin ilk nefesiydi. Anadolu’nun ortasında, sade ama kararlı bir duruşun sembolü olarak yükseldi. Ankara… Cumhuriyetimizin kalbi, milletimizin ortak hafızasıdır. Sadece bir şehir değil, bir duruştur Ankara. Gri sokaklarının arasında kırmızı bayrağın gururla dalgalandığı, sessiz ama güçlü bir şehirdir. Mustafa Kemal’in adımlarını Meclis’in taş duvarlarında hissedersiniz. Şehrin ortasında, Anıtkabir’in vakur sessizliği size hem geçmişin azmini hem geleceğin umudunu hatırlatır. Kurtuluş Savaşı yıllarında, İstanbul işgal altındayken Mustafa Kemal Paşa Anadolu’nun ortasında, güvenli ama sade bir merkez arıyordu. Aradığı sadece coğrafi bir yer değildi; bir ruh, bir irade merkeziydi. İşte bu yüzden Ankara’yı seçti. Çünkü burası Anadolu’nun kalbiydi, düşman toplarının ulaşamaya...

Yaşam Kalitesinin Sırrı: Huzurun ve Anlamın Peşinde

Resim
Bir insanın yaşam kalitesi üzerine düşünürken, aslında hayatın özüne dair sorgulamalara dalıyorum. Çünkü yaşam kalitesi dediğimiz şey, sadece iyi koşullarda yaşamak ya da rahat bir hayat sürmek anlamına gelmez. Bir insanın yaşamı, iç huzuru kadar değerlidir. Bazen küçük bir tebessüm, büyük bir servetten daha fazla anlam taşır. Kimimiz için kaliteli yaşam, sabahın sessizliğinde içilen bir fincan kahvedir, kimimiz için sevdiklerimizin yüzündeki gülümsemedir. Sonuçta her insan, mutluluğu başka bir şekilde yaşar ama ortak bir şey vardır: İçinde huzur taşıyan kişi, yaşamın gerçek tadını alır. Yaşam kalitesi, insanın kalbinde hissettiği huzurla başlar. Sabah uyandığında içinden “bugün güzel bir gün olacak” diyebiliyorsa bir insan, o zaten hayatın en büyük zenginliğine sahiptir. Çünkü huzur, satın alınamaz. O, ancak emekle, sabırla, sevgiyle ve farkındalıkla kazanılır. İnsanı asıl mutlu eden, çoğu zaman büyük, gösterişli olaylar değildir; bilakis, basit anların kıymetini bilmektir. Sabahın ...

6 Ekim 1924 İstanbul’un Kurtuluşu: Geldikleri Gibi Gittiler

Resim
Takvim yaprağına baktığımızda 6 Ekim sadece bir gün gibi durabilir. Oysa bu tarih, bir milletin esaretten kurtulup, özgürlüğe kavuştuğu anın simgesidir. O, sıradan bir gün değil, şanlı tarihimizin kalp atışı, bağımsızlık ruhumuzun asla sönmeyecek meşalesidir. O gün, İstanbul’un hasreti bitti, koca bir ulusun ruhu yeniden canlandı. 6 Ekim, bizim ebedi onurumuzdur. Her yıl bu tarih geldiğinde, içimde bir sızıyla karışık derin bir gurur belirir. Çünkü 6 Ekim, esaretin zincirlerinin çözüldüğü, bir şehrin yeniden nefes aldığı gündür. İstanbul’un kurtuluşu, sadece kuru bir askeri zaferden ibaret değildi; o, aynı zamanda bütün milletimizin "yeniden diriliş" hikayesidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun o son demlerinde, İstanbul, adeta işgalin zifiri karanlığına bütünüyle teslim olmuştu. Şehrin limanlarında yabancı bayraklar dalgalanıyor, sokaklarında işgalci askerlerin ağır ve kasvetli ayak sesleri yankılanıyordu. Boğaz'a demirlemiş o devasa gemiler, bir zamanların görkemli pa...

Metropol ve Kırsalın Ekonomik Ayrı Dünyaları

Resim
Yaşadığımız şehirler, o devasa evlerimiz olan metropoller de aslında sürdürülebilir bir geleceği inşa etme yolunda çok önemli bir role sahip. İlk bakışta o betonlaşmanın ağırlığını hissettiren yüzleri, bazen içimizde bir umutsuzluk kıvılcımı çaksa da, aslında bu kocaman metropollerin tam kalbinde, yeşeren umut dolu çabalar da var. Şehrin her köşesinde, daha sürdürülebilir bir yaşamın tohumları sessiz sedasız filizleniyor. Belki de bu çabalar henüz tam olarak gözümüzün önünde değil, belki de her birimiz daha fazlasını yapabiliriz. Ama bu gerçeği de unutmayalım. Şehirlerin ışıkları göz kamaştırır, gökdelenler umutların ve hırsın simgesi gibi yükselir. Kırsalın sessizliği ise toprağın bereketiyle, doğanın ritmiyle yoğrulur. İlk bakışta bambaşka dünyaların kapılarını aralayan bu iki coğrafya, aslında ekonominin de iki farklı yüzünü temsil eder. Metropol ve kırsal kesim arasındaki ekonomik uçurum, sadece rakamlarda değil, insanların yaşam tarzlarında, hayallerinde ve geleceğe dair beklent...

1 Ekim’de Açılan Meclisten Beklentilerimiz

Resim
Bugün 1 Ekim. Türkiye Büyük Millet Meclisi yeniden açılıyor. Bir yasama yılı daha başlıyor. Ben bu günü her zaman önemli bulmuşumdur çünkü Meclis sadece bir bina değil; milletin iradesinin vücut bulduğu yer. Hepimizin ortak geleceğini, umutlarını, hayallerini ve sorunlarını taşıyan o çatı, bugün yeniden halkın gözü önünde çalışmaya başlayacak. Fakat şu soruyu kendime soruyorum: Halk olarak biz ne bekliyoruz? Daha doğrusu, bu Meclis bizler için neler yapmalı? En başta, halkın iradesini temsil eden milletvekillerinin, gerçekten halka kulak vermesi gerekiyor. Bugün sokakta kime sorsanız derdini anlatıyor: hayat pahalılığı, işsizlik, gençlerin umutsuzluğu, göçmen sorunu, eğitimde adaletsizlik, sağlık sistemindeki sıkıntılar… Liste uzayıp gidiyor. Bu sorunların her biri Meclis gündemine taşınmalı. Fakat taşımakla kalmamalı, çözüm için ciddi bir irade ortaya konulmalı. Çünkü biz artık “konuşuluyor ama çözülmüyor” cümlesini duymaktan yorulduk. Meclisin yapması gereken ilk şey, topluma güv...