Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İki Zafer, Bir Şehir

Resim
Tarih boyunca nice imparatorluklara ev sahipliği yapmış, medeniyetlerin kesişim noktası olmuş bir şehir vardır ki, her taşı ayrı bir hikâye anlatır: İstanbul. Boğaz’ın iki yakasında zamana meydan okuyan bu şehir, 29 Mayıs 1453’te bir çağ kapatıp bir yenisini açarken, 6 Ekim 1923’te esaretten özgürlüğe kavuşarak yeniden doğmuştur. Türk milletinin tarihinde, iki kritik dönüm noktası bulunuyor. Bunlardan ilki, İstanbul'un fethiyle başlayan büyük süreç. Bu sürecin tamamlayıcısı ve adeta taçlandıran zaferi ise Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde Cumhuriyet'in temellerinin atılması oldu. Bu iki tarih, milletimizin kaderini şekillendiren en önemli anlardır. Osmanlı Padişahı II. Mehmet, henüz 21 yaşında, hedefini tüm dünyanın gözünü diktiği Bizans’ın başkenti olan Konstantinopolis’i fethetmek olarak belirlemişti. Bu kolay bir iş değildi. Şehir, surlarıyla, doğal savunma hattı Haliç ile ve içindeki kararlılıkla yüzyıllardır saldırılara direnmişti. II. Mehmet, o dönemde askeri ze...

Teknolojilerin Topluma Faydaları ve Ekonomiye Katkıları

Resim
Çevremize dikkatlice baktığımızda, şehirlerin siluetinin ne kadar hızlı değiştiğini görüyoruz. Eskiden park olan yerlerde şimdi göğe yükselen devasa binalar var. Bu değişim, aslında ekonominin ta kendisi. Yeni iş merkezleri, ticaretin kalbinin attığı yerler. Ama bu büyüme, beraberinde bazı sorunları da getiriyor. Artan nüfus, artan tüketim, artan rekabet... Tüm bunlar, şehirlerin dokusunu değiştiriyor, insan ilişkilerini etkiliyor. Sanki herkes kendi kabuğuna çekilmiş gibi. Zaman o kadar hızlı akıyor ki, bu hıza ayak uydurmakta zorlanıyoruz. Ekonomik büyüme, refahı artırırken, bazı değerlerimizi de kaybetmemize neden oluyor. Tüketim çılgınlığı, bireyselleşme, yalnızlaşma... Tüm bunlar, toplumun dokusunu zedeliyor. Ancak, tam da bu noktada, hayatımıza yepyeni bir soluk getiren bir olgu devreye giriyor: Yeni teknolojiler. Son zamanlarda yeni teknolojilerin ekonomiye neler kattığı, topluma ne gibi faydalar sağladığı sıkça konuşulur oldu. Bu dijital dönüşüm, dünyanın en ücra köşesindeki ...

Anıtkabir: Bir Ulusun Kalbinden Kopan Ebedi Minnet ve Saygı Anıtı

Resim
Ankara'nın o tarihi ve siyasi ağırlığını taşıyan atmosferinde, bir ulusun kalbinden kopan minnet ve saygının abideleşmiş timsali olarak Anıtkabir, sadece bir anıt mezar olmanın çok ötesinde bir anlam taşır. O, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna duyulan derin sevgi ve bağlılığın somut bir ifadesi, taşlara nakşedilmiş bir destan, nesilden nesile aktarılan bir vasiyettir. Benim için Anıtkabir'i düşünmek, sadece mermerin soğuk ihtişamını ve geniş meydanların görkemini hayal etmekle sınırlı değil; aynı zamanda o kutsal topraklarda yankılanan tarihin fısıltılarını dinlemek, farklı insanların gözünden o mekana bakmak ve gelecekteki anlamını sorgulamaktır. Hikayenin tohumları, aslında bir imparatorluğun küllerinden doğan genç bir cumhuriyetin liderinin ebediyete intikaliyle atıldı. Mustafa Kemal Atatürk'ün 1938'deki vefatı, yalnızca bir kayıp olarak kalmadı; aynı zamanda bir devrin kapanışı ve yepyeni bir dönemin omuzlara yüklediği büyük bir sorumluluk oldu. Türk milleti,...

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın Önemi

Resim
Her milletin tarihinde dönüm noktaları vardır. Bizim için de 19 Mayıs 1919, öyle sıradan bir tarih değil. Adeta yeniden doğuşun, dirilişin ve kurtuluşun kıvılcımı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a ayak basmasıyla başlayan o kutlu yolculuk, sadece bir savaşın kazanılmasını sağlamadı; bir milletin kaderini kökünden değiştirdi. 19 Mayıs geçmişle geleceği birbirine bağlayan ne kadar güçlü bir köprü. Bu yüzden bu günün anlamını derinlemesine kavramak, aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl bir azimle kurulduğunu ve gençliğe neden bu kadar büyük bir değer verildiğini anlamak için de çok önemli. Yani 19 Mayıs'ı anlamak, aslında kendi tarihimizi, kim olduğumuzu anlamak demek. Atatürk’ün Samsun’a çıkışı, bir işgalin altında ezilen bir milletin ayağa kalkışıdır. 1919 yılında Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu durum gerçekten içler acısıydı. Dört bir yan işgal altındaydı, halk yorgun ve umutsuzdu. Ancak işte tam da bu noktada, Atatürk ve onun gibi düşünen birkaç yürekli...

Ortadoğu'da Savaşsız Toprak Kazanan Lider

Resim
İnsanlık tarihi boyunca, özellikle Ortadoğu toprakları; kan, gözyaşı, istilalar ve savaşlarla yoğrulmuş bir coğrafya olmuştur. Büyük İskender'den Julius Sezar'a, Abbasilerden Bizans'a, Büyük Britanya'dan Fransa'ya dek pek çok imparatorluk bu topraklara hükmetme arzusuyla yanıp tutuşmuş, bu uğurda binlerce insan can vermiş, şehirler yerle bir olmuş, haritalar yeniden çizilmiştir. Geriye sadece acılar ve yıkımlar bırakmıştır. Ne var ki, bu topraklarda savaşmadan, kan dökmeden, yalnızca akıl ve stratejiyle kazanılmış bir toprak parçası vardır: Hatay. Ve bu eşsiz başarının mimarı, Mustafa Kemal Atatürk’tür. Hatay'ın Türkiye'ye katılması, sıradan bir diplomatik gelişme değil; tarihin en çetin coğrafyasında, en büyük stratejik zekânın sergilendiği, örneğine az rastlanır bir siyasi zaferdir. Atatürk'ün Hatay meselesine yaklaşımı, onun sadece bir asker değil; aynı zamanda derin tarih bilgisine, diplomasi sanatına ve uzun vadeli stratejik düşünceye sahip bir de...

Toprağın Emeğine Saygı: 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü

Resim
Bir tohumun toprağa düşmesiyle başlar yaşam… O tohumun filizlenmesi, boy vermesi, meyveye durması; insanoğlunun sabrına, emeğine ve doğayla kurduğu ilişkiye bağlıdır. Ve o emeğin baş kahramanı, bu ülkenin sessiz ama güçlü omurgası olan çiftçilerdir. Türkiye’de her yıl 14 Mayıs’ta kutlanan Dünya Çiftçiler Günü, sadece bir takvim günü değil; alın terinin, sabrın, direnişin ve üretimin onurlandırıldığı bir farkındalık günüdür. Bu topraklarda çiftçinin emeğine duyulan saygıyı en güzel şekilde dile getiren kişi ise hiç şüphesiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. O, “Köylü milletin efendisidir” diyerek, tarımın ve çiftçinin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel değerine dikkat çekmiştir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atarken, tarımı kalkınmanın temel unsuru olarak görmüştür. O dönemde nüfusun büyük kısmı köylerde yaşamakta ve geçimini tarımla sağlamaktaydı. Bu nedenle “köylü” ifadesi, aynı zamanda “çiftçi” demekti. Atatürk, bu ülkenin geleceğini toprağa ba...

Türk Dili Bayramı: Sözümüz Kimliğimizdir

Resim
Karamanoğlu Mehmet Bey'in o tarihi fermanının yankısı, aradan geçen 747 yıla rağmen hala ilk günkü tazeliğini koruyor! Bugün, 13 Mayıs 2025 ve o güçlü sözler, 13 Mayıs 1277'de söylenen o tarihi ferman, "Şimden gerü hiç kimesne kapuda ve divanda ve mecalis ve seyranda Türkî dilinden gayrı dil söylemeyeler," sadece bir emir olmanın çok ötesindeydi. Bu ferman, kadim Türk dilinin Anadolu topraklarında filizlenen o eşsiz kimliğinin de adeta bir ilanıydı. Dünyanın en köklü ve en güzel dillerinden biri olan o ahenkli Türkçemiz, işte o kutlu günde ilk defa resmiyet kazanıyordu. Karamanoğlu Mehmet Bey'in o vizyoner bakış açısıyla atılan bu anlamlı ve tarihi adım, dilimizin yeşermesine, zenginleşmesine ve kuşaktan kuşağa aktarılmasına öyle büyük, öyle muazzam bir katkı sağladı ki, bugün konuştuğumuz bu melodik, bu içten dil, o fermanla sanki bir taç taktı. Milli kültürümüzün en değerli, en nadide mücevheri olan Türkçemiz, o tarihi günden itibaren Anadolu'nun dört bir ...

Anneliğin Gerçek Yüzü

Resim
Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü geldiğinde, dünya birdenbire daha yumuşak bir tona bürünür. Kalpler biraz daha hassaslaşır, gözler daha kolay dolar. Çiçekçiler sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kapılarını açar, annelere uzanacak bir demet karanfil ya da güller hazırlanır. Sosyal medyada ardı ardına annelere ithaf edilen sözler paylaşılır; “Canım annem iyi ki varsın”, “Senin gibi bir annenin evladı olmak büyük şans” gibi cümlelerle dolup taşar dijital dünyalar. Vitrinlerde pembe kurdeleler uçuşur, hediyeliklerin üzerine "Anneme özel" yazan etiketler iliştirilir. Dışarısı renklenir, içerisi ise duygularla dolar. Oysa annelik, takvimde yer bulan bir günden ibaret değildir. Anne olmak, bir günün kutlamasıyla tanımlanamayacak kadar derin, ağır ve kutsaldır. Anneler her sabah çocuklarının yüzüne bakarak yeniden başlar hayata. Her akşam üzerlerine biriken yorgunlukları, küçücük bir gülümsemeyle silerler. Uykusuz geceler, sessiz endişeler, içe atılmış korkular, kendini unutar...

Yatırımcı Gözüyle Şehir, Sakinin Gözüyle Yaşam Alanı

Resim
Şehirler de canlı varlıklar gibi sürekli değişiyor, dönüşüyor, adeta kabuk değiştiriyor. Eskiyen yapılar yıkılıyor, yerlerine yenileri yükseliyor. Bu, şehrin yaşaması, nefes alması için kaçınılmaz bir süreç. Ancak bu değişimin ruhunu neyin şekillendirdiği sorusu içimizi burkuyor: Acaba öncelik rant mı olmalı, yoksa orada yaşayan insanların hayat kalitesi mi? Karşımıza çıkan o devasa yapılar, parıl parıl parlayan cepheler, lüks daireler... İlk bakışta bunlar modernleşmenin, gelişmenin göstergesi gibi duruyor. Ama işin aslı pek de öyle değil sanki. Yıllarca o sokaklarda yaşamış, komşuluk ilişkileri kurmuş, nice anı biriktirmiş insanların yerinden edilmesi pahasına mı yükseliyor bu beton yığınları? O eski mahallede bir zamanlar hayat vardı; şimdi ise kaybolan kimlikler, silinmiş yüzler var. Yükselen her yeni bina, eski bir yaşamın izlerini silerken, şehre yepyeni bir kimlik mi katıyor, yoksa sadece boş bir görüntü mü ekliyor? Kentsel dönüşümün gerekliliği tartışılmaz. Depreme dayanıks...

Asya’da Savaşın Kıyısı: Hindistan-Pakistan Geriliminde Alarm Zilleri

Resim
Hindistan ve Pakistan, iki nükleer güç, bir kez daha gerilim dolu bir eşikte karşı karşıya. 6 Mayıs 2025 sabahı, Hindistan'ın "Operasyon Sindoor" adıyla Pakistan'ın Muzaffarabad, Kotli ve Bahawalpur şehirlerine düzenlediği füze saldırılarıyla sarsıldı bölge. Yeni Delhi, bu operasyonun amacının "terörist altyapıları yok etmek" olduğunu duyursa da, Pakistan'dan gelen tepki sert oldu. İslamabad, saldırılarda sivillerin hayatını kaybettiğini ve bunun "alçakça bir sivil katliamı" olduğunu vurgulayarak misilleme tehdidinde bulundu. Gerilimin tırmanmasıyla Pakistan, hava sahasını Hindistan'a kapattı ve aynı gün askeri hazırlıklara hız verdi. Bu tehlikeli gelişmelerin ardında, Keşmir'de 22 Nisan'da yaşanan ve 26 sivilin can verdiği kanlı bir saldırı yatıyor. Hindistan, bu saldırının arkasında Pakistan'ın olduğunu iddia ediyor ve ilk karşılığını çok daha derin bir yerden verdi: su. Indus Nehri'ni besleyen Baglihar Barajı'ndan s...

Hıdırellez ve Kültürel Önemi

Resim
Anadolu topraklarında baharın gelişi yalnızca bir mevsim değişikliğini değil, aynı zamanda umudun, bereketin ve yeniden doğuşun habercisidir. Yüzyıllardır bu topraklarda insanlar doğanın canlanışını kutlamak için bir araya gelir, eski inançlarla harmanlanmış geleneklerini yaşatır. Bu köklü geleneklerin belki de en renklisi, en içten yaşananı Hıdırellez’dir. Hıdırellez, geçmişi çok eskilere dayanan, Türk kültürünün ve inanç sisteminin derinliklerinde yer etmiş, doğaya duyulan saygının ve insanın içsel yenilenme arzusunun bayramıdır. Halk inanışına göre Hıdırellez, bolluk ve bereketin simgesi olan Hızır ile yaşamın kaynağı suyu temsil eden İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gündür. Her yıl 6 Mayıs’ta bu iki kutsal figürün bir araya geldiğine ve dünyaya iyilik, sağlık, şifa getirdiğine inanılır. Bu özel gün, eski takvime göre yaz mevsiminin başlangıcıdır ve doğanın uyanışına selam durmak isteyen herkes tarafından büyük bir coşkuyla kutlanır. Hıdırellez’in ruhu, insanın doğa ile kurduğu ka...

Özgür Basın, Özgür Toplumun Güvencesi

Resim
Dün, 3 Mayıs 2025, tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü büyük bir coşkuyla kutlandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1993'te aldığı o kıymetli kararla her yıl andığımız bu anlamlı gün, basın özgürlüğünün ne kadar da hayati bir öneme sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Basın özgürlüğü sadece bir yazarın klavyesinde istediği gibi yazabilmesi ya da bir çizerin elinin kolunun serbest olması demek değil aslında. Bu özgürlük, hepimizin içindeki o bilgiye ulaşma arzusundan, farklı fikirlerle dünyamızı daha da genişletme merakımızdan ve en nihayetinde kendi kafamızdaki düşünceleri özgürce şekillendirebilme gücümüzden doğuyor. Demokrasinin tam kalbinde atan en güçlü damarlardan biridir basın özgürlüğü. Bir toplum düşünün ki, yöneticilerini ancak doğru ve çeşitli kaynaklardan edindiği bilgilerle tartabilsin, karar alma süreçlerine ancak bu bilgiler ışığında katılabilsin ve kendi geleceğini ancak bu sayede şekillendirebilsin. İşte tam da bu nedenle, basın özgürlüğü sadec...