Kayıtlar

Haziran, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Yaz Klasiği: Emekliler ve Ulaşılmaz Tatil Hayalleri

Resim
Yaz mevsimi geldi çattı. Güneş parlıyor, deniz çağırıyor… Ama ne yazık ki her güzel havanın, herkes için aynı anlamı taşımadığını bir kez daha görüyoruz. Bu yazıyı yazarken içimden geçen ilk cümle şu oldu: “Emekliler bu yaz tatile gidebilir mi?” Cevabı hepimiz biliyoruz aslında. Fakat yine de gelin, bu soruyu içtenlikle soralım ve dürüstçe cevaplayalım. Türkiye’de en düşük emekli maaşı 14.469 TL oldu. İlk bakışta bu rakam kulağa “fena değil” gibi gelebilir. Ancak markete gidip bir alışveriş yaptığınızda, benzincide pompa fiyatını gördüğünüzde ya da bir otobüs bileti almaya çalıştığınızda bunun ne anlama geldiğini çok daha net anlıyorsunuz. Mazot 56 liraya dayanmış durumda. Otobüsle Ege ya da Akdeniz’e bir gidiş-dönüş bileti almak, sadece ulaşım için 2.000-2.500 lirayı gözden çıkarmak demek. Kaldı ki bu sadece yol parası. Bir pansiyon odası artık geceliği ortalama 1.200-1.500 lira arasında. Daha makul, “emekli dostu” diyebileceğimiz yerlerde bile gecelik 700-800 liraya çıkmak zor. İ...

Bir Gelecek Sınavı Daha ve Beklentilerin Yükü

Resim
Geçtiğimiz hafta sonu milyonlarca genç, üniversite hayallerinin peşinde bir sınavı daha geride bıraktı. Kimi umutla kalemini bıraktı, kimi gözyaşıyla... YKS sadece bir sınav değildi onlar için; yılların emeğinin, hayallerinin, çoğu zaman da üzerlerine yıkılmış beklentilerin son durağıydı. Türkiye yine bir hafta boyunca sessizliğe büründü, çünkü çocuklarımız sınavdaydı. Sınav salonlarında sadece kalemler değil, hayatlar ter döktü. Yıllardır aynı döngüye şahit oluyoruz. Gençlik, hayaller ve gelecek üzerine kurulu bir sistemin içinde, ne yazık ki asıl özneyi yani genci çoğu zaman unutuyoruz. Onlara “Ne olmak istiyorsun?” sorusunu sormak yerine, “Kaç net yaptın?” sorusunu sormayı tercih ediyoruz. Başarıyı puanla, değeri sıralamayla ölçüyoruz. Oysa gençlik bir yarış değil; bir arayıştır. Herkesin yolu, yeteneği, ilgisi farklıdır. Ama biz herkesi aynı sınavla, aynı sürede, aynı hedefe yönlendiriyoruz. Bu adil mi gerçekten? Anne babalar, çoğu zaman çocuklarının hayallerini değil, kendi ya...

İsrail, İran ve ABD Üçgeninde Türkiye'nin Ortadoğu'daki Yalnız Savaşı

Resim
İsrail ile İran arasındaki gerilim haftalardır tırmanıyordu. Derken dün, beklenen oldu ve Amerika Birleşik Devletleri resmen devreye girdi. ABD’nin İran topraklarına yönelik düzenlediği saldırılar, yalnızca iki ülkeyi değil, tüm Ortadoğu’yu yeni bir ateş çemberinin içine sürükleyebilir. Bu bölgeye yıllardır barış uğramadı belki ama insan yine de her defasında umut ediyor. İsrail, uzun süredir İran’a yönelik sert mesajlar veriyordu. İran da geri durmuyor, başta Hizbullah olmak üzere bölgedeki güçleri üzerinden karşılık veriyordu. Ancak bu kez gerilim öyle bir noktaya geldi ki, artık sadece karşılıklı restleşmelerle kalmayacağı belliydi. Önce hava saldırıları, ardından dronlar, ardından daha sert misillemeler... Derken dün akşam, ABD jetlerinin İran’daki bazı askeri tesisleri vurduğu açıklandı. Dünya basını ayağa kalktı. İran’ın nasıl bir karşılık vereceği hâlâ belirsiz ama herkesin dilinde tek bir ihtimal var: Savaş. Bu yaşananlar uzakta gibi görünüyor olabilir ama aslında hepimizin...

İttihatçı Bir Devlet Adamından Milli Şehitliğe Uzanan Yol

Resim
Tarihin büyük figürleri, yalnızca yaşadıkları dönemi değil, sonrasını da şekillendirir. Kimileri sevilir, kimileri eleştirilir; ama bazı isimler vardır ki, milletin kaderinde öylesine belirleyici rol oynar ki, üzerlerine susmak ya ihanettir ya da cehalet. Talat Paşa, işte bu isimlerden biridir. 1874 yılında Edirne'de doğan Mehmet Talat, genç yaşta Osmanlı bürokrasisine girmiş, telgraf memurluğundan devletin zirvesine kadar yükselmiştir. Ancak onu yalnızca bir bürokrat, bir memur ya da bir siyasi figür olarak görmek büyük bir eksiklik olur. O, Osmanlı'nın parçalanma sürecinde, devletin bekası için radikal kararlar almak zorunda kalmış bir vatanperverdir. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önde gelen liderlerinden biri olarak, II. Meşrutiyet’in ilanında ve ardından gelişen olaylarda başat rol oynamıştır. Otoriter duruşu, merkeziyetçi yönetim anlayışı ve kararlı siyasi duruşuyla, özellikle 1913-1918 yılları arasında Osmanlı Devleti'nin kaderini doğrudan etkiledi. 1917...

Her Karne Bir Hikayedir, Emek ve Gelecek Umudu

Resim
Haziran ayının gelmesiyle birlikte okul koridorlarında tatlı bir telaş baş gösterdi. Öğrencilerin gözlerinde parlayan heyecan, sınıf tahtalarına yansıyan son satırlarla birlikte artık karnelerin habercisi oldu. 2025 yılının 20 Haziran Cuma günü itibarıyla milyonlarca öğrenci karnelerini alacak, bir yıl boyunca döktükleri terin, çalışmanın ve sabrın somut karşılığını ellerinde tutacaklar. Bu sadece bir belge değil; bazen bir gurur nişanı, bazen de yeni hedefler için bir başlangıç çizgisi. Ama ne olursa olsun, her karne bir emeğin, bir çabanın hikâyesini taşır. Karneler sadece çocukların değil, aynı zamanda anne ve babaların da duygularını harekete geçiriyor. Çünkü her ebeveyn, çocuğunun küçük adımlarını birer zafer gibi görür. Okula ilk başladıkları gün gözyaşlarıyla ayrılan o minik eller, zamanla kitap sayfalarında yolunu bulan, kalem tutarken titremeyen, sorumluluk duygusunu öğrenen ellere dönüşür. Ebeveynler için karne günü, yalnızca bir yılın değil, yılların emeklerinin değerlendi...

Babaların Hayatımızdaki Yeri ve Babalar Günü'nün Anlamı

Resim
Hayat, bazen farkında olmadan yanımızda yürüyen insanlarla daha anlamlı hale gelir. O insanlar, çoğu zaman konuşmazlar, hislerini kolayca belli etmezler. Ama bir bakışıyla güç verir, bir susuşuyla ne demek istediğini anlatır. İşte babalar böyledir... Çocukluğumuzun en derin köklerinde yer alan, bir söz söylemeden bile bize yön çizebilen gölgeler gibidirler. Babalık böyle bir roldür. Belki sıkça dile getirmeyiz, belki duygularını anneninki kadar coşkulu yaşayamaz sanırız ama aslında bir babanın yüreği de en az bir anneninki kadar derindir, sessiz ama güçlüdür. Bugün, yani Babalar Günü, işte tam da bu yüzden kıymetlidir. Çocukluk yıllarımızda babamız, güçlü bir duvar gibiydi; sırtımızı tereddütsüz dayayabildiğimiz, gözü kapalı güvenebileceğimiz bir liman. Çoğu zaman sessizdirler. Konuşmak yerine sadece bakarlar, uzun uzun düşünürler. Ancak ne zaman bir şeye ihtiyacımız olsa, biz fark etmeden yanı başımızda olurlar. İşte babalık da bizim için böyle bir şeydi: varlığıyla güven veren, s...

İsrail-İran Gerilimi ve Ülke Ekonomisi

Resim
Son dönemde tüm dünyanın gözü Ortadoğu'nun iki önemli gücü, İsrail ve İran arasındaki artan gerilimde. Bu çatışmalar, zaman zaman vekil unsurlar üzerinden yürüse de, artık ne yazık ki doğrudan devletler düzeyinde büyük bir savaşa dönüşme riski taşıyor. İki ülke arasındaki sıcak çatışmanın bölgeyi ve hatta dünyayı derinden etkileyebileceği bir gerçek. Böyle bir durumda, bu durumun Türkiye üzerindeki potansiyel etkileri hepimizin zihnini meşgul eden en önemli soru. Türkiye, Ortadoğu'nun tam kalbinde yer alması nedeniyle, yaşanacak her türlü jeopolitik dalgalanmanın merkezine en yakın ülkelerden biri. Bu yüzden, İsrail ile İran arasında olası büyük bir savaşın Türkiye ekonomisine doğrudan ve dolaylı birçok etkisi olacağı aşikar. Enerjiden ticarete, döviz kurlarından turizme kadar pek çok alan bu gelişmelerden ciddi şekilde etkilenecektir. Her şeyden önce, savaş demek petrol fiyatlarında artış demektir. İran dünyanın önemli petrol ve doğalgaz ihracatçılarından biri. Savaş durum...

Geleceğin Gözünden Bugünün Türkiye’si

Resim
Geleceğin gözünden bugünün Türkiye'sine baktığımızda, karşımıza sadece bir ülke değil, aynı zamanda umutların, hayallerin, çelişkilerin ve mücadelelerin iç içe geçtiği kocaman bir resim çıkıyor. Bu resim bazen capcanlı renklerle bezeniyor, bazen de gölgelerin arasına saklanmış derin anlamlar taşıyor. Ama ne olursa olsun, her fırça darbesinde gençliğin izini, tutkusunu, enerjisini görmek mümkün. Her sabah büyük şehirlerin kalabalığında koşturmaya başlayan genç girişimciler, o karmaşık trafikte bir yandan işlerini yetiştirirken bir yandan da yeni fikirler üretiyorlar. Bir hayalin peşinden koşarken düşüyorlar, kalkıyorlar ama asla pes etmiyorlar. Çünkü biliyorlar ki bu ülke, emek veren herkese bir gün mutlaka kapılarını açacak. Diğer yandan Anadolu'nun dört bir yanındaki gençler; kimi tarlada toprağı işliyor, kimi küçük atölyesinde bir şeyler üretiyor, kimi de köy okulunda küçücük çocuklara abilik, ablalık yapıyor. Onların da kocaman hayalleri var. Belki İstanbul'u hiç görme...

Bayrama Giren Milyonlarca Emekliyi Temmuz’da “Sıfır Zam” Endişesi Sardı

Resim
2025 Temmuz’una yaklaştığımız bu günlerde, milyonlarca emekli Kurban Bayramı’na yine buruk, yine boynu bükük girecek. Bayram, adı üstünde; sevinç, paylaşma, bereket zamanıdır. Ama bu yıl da birçok emeklimiz için bayramın ne kokusu olacak sofralarda, ne de tadı dilde. Kurban kesemeyen, torununa harçlık veremeyen, sevdiklerine bir parça et götüremeyen, hayır işlerinde bulunamayan onca insan... Bu bayram da yalnızca dua ile yetinmek zorunda kalacak. Aslında her şey, Temmuz 2024’te başladı. Yaklaşık 3.6 milyon emekli, kök maaşlarına yapılan düşük oranlı zam nedeniyle maaşlarında tek kuruş artış göremedi. Özellikle kök maaşı 8.000 TL’nin altında olan emekliler, enflasyon farkından dahi yararlanamadı. Maaşları yine 10.000 TL’de sabit kaldı. O günden bu yana değişen pek bir şey olmadı. Hayat pahalılaştı, faturalar kabardı, pazar çantaları hafifledi ama emeklinin maaşı yerinde saydı. 2025 Ocak ayında en düşük emekli maaşına yapılan %15,75'lik artışla 14.469 TL'ye yükseldiği açıkla...

Bir İmparatorun Rüyası, Bir Şehrin Sembolü

Resim
Ayasofya, sadece bir taş yığını olmanın ötesinde, zamanın ve inancın katmanlarını üzerinde taşıyan, adeta canlı bir tarih kitabı. Ne zaman kuruldu diye soracak olursan, işte o nokta, bu muazzam yapının hikayesinin en büyüleyici başlangıçlarından biri. Şimdi seni alıp, yaklaşık 1500 yıl öncesine, Doğu Roma İmparatorluğu'nun o altın çağına götürmek istiyorum. İmparator Justinianus'un o meşhur "Ey Süleyman, seni geçtim!" nidasıyla yankılanan görkemli günlere... Aslında Ayasofya'nın ilk tohumları çok daha eskiye dayanıyor. Aynı bu kutsal alanda, daha önce iki büyük kilise yükselmişti ve ne yazık ki ikisi de yangınlarla küle dönmüştü. Ancak İmparator Justinianus'un hayalleri bambaşkaydı. O, öyle bir yapı hayal etti ki, güzelliği ve büyüklüğüyle çağları aşacaktı. İşte tam da bu büyük hayalle, 532 yılında Ayasofya'nın inşasına başlandı. On binlerce işçi, yüzlerce mimar ve mühendis, dünyanın dört bir yanından getirilen en değerli mermerler, taşlar... Hatta ant...