İsrail-İran Gerilimi ve Ülke Ekonomisi
Son dönemde tüm dünyanın gözü Ortadoğu'nun iki önemli gücü, İsrail ve İran arasındaki artan gerilimde. Bu çatışmalar, zaman zaman vekil unsurlar üzerinden yürüse de, artık ne yazık ki doğrudan devletler düzeyinde büyük bir savaşa dönüşme riski taşıyor. İki ülke arasındaki sıcak çatışmanın bölgeyi ve hatta dünyayı derinden etkileyebileceği bir gerçek. Böyle bir durumda, bu durumun Türkiye üzerindeki potansiyel etkileri hepimizin zihnini meşgul eden en önemli soru.
Türkiye, Ortadoğu'nun tam kalbinde yer alması
nedeniyle, yaşanacak her türlü jeopolitik dalgalanmanın merkezine en yakın
ülkelerden biri. Bu yüzden, İsrail ile İran arasında olası büyük bir savaşın
Türkiye ekonomisine doğrudan ve dolaylı birçok etkisi olacağı aşikar. Enerjiden
ticarete, döviz kurlarından turizme kadar pek çok alan bu gelişmelerden ciddi
şekilde etkilenecektir.
Her şeyden önce, savaş demek petrol fiyatlarında artış
demektir. İran dünyanın önemli petrol ve doğalgaz ihracatçılarından biri. Savaş
durumunda Hürmüz Boğazı gibi hayati öneme sahip geçiş yolları kapanabilir ya da
tehdit altına girebilir. Bu da küresel enerji piyasasında büyük bir sarsıntı
yaratır. Türkiye ise enerjide büyük oranda dışa bağımlı bir ülke. Petrol ve
doğalgaz fiyatlarındaki artış, ülkemizde doğrudan akaryakıt zamları, elektrik
üretim maliyetlerinin yükselmesi ve hane halkının enerji faturalarına yansıyan
ek bir yük anlamına gelir. Sadece bireyler değil, üretim sektörleri de bu
artıştan derinden etkilenir. Ulaşım, gıda, inşaat ve tarım gibi birçok alanda
maliyet artışı yaşanır ki bu da beraberinde yeni bir enflasyon dalgası
demektir.
Bir diğer önemli mesele ise dış ticaret. Türkiye,
İran’la doğrudan büyük bir ticaret hacmine sahip olmasa da bu ülke üzerinden
Orta Asya’ya, hatta Çin’e açılan kara ve demiryolu güzergâhları vardır. Savaşın
bu hatları sekteye uğratması, ihracatımızı olumsuz etkiler. Özellikle deniz ve
hava taşımacılığı güvenliğine yönelik tehditler, lojistik ağları zorlar,
sigorta primlerini artırır ve ürünlerin ulaşmasını geciktirir. Türkiye, bu
zincirin önemli bir halkası olarak tedarik sorunlarından kaçamaz.
Ekonomik dalgalanmanın bir başka boyutu da döviz
kurları üzerinden kendini gösterir. Böyle kriz dönemlerinde yatırımcılar
güvenli limanlara yönelir. Altın ve dolar gibi yatırım araçlarında artış
yaşanırken, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri değer kaybeder. Türkiye’de
de vatandaşın dolara ve altına yönelmesiyle birlikte döviz kuru yükselir, bu da
ithalatı pahalı hale getirir. Dövizle borçlanan firmaların maliyetleri artar,
dış ticaret dengesi bozulur, cari açık genişler. Bu tür olaylar, ne yazık ki,
ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir.
Bu savaşın Türkiye üzerindeki etkileri sadece enerji,
döviz ve ticaret alanıyla sınırlı değil. Turizm sektörü de bu tür jeopolitik
risklerden hızla etkilenir. Ortadoğu'da yaşanan her gerginlik, Batılı
turistlerin rotalarını gözden geçirmesine yol açar. Türkiye'nin güvenli bir
destinasyon olarak algılanması zedelenirse, rezervasyonlar iptal olabilir,
özellikle Avrupa ve Uzakdoğu’dan gelen turist sayısında düşüş yaşanabilir. Bu
da milyonlarca kişiye istihdam sağlayan turizm sektöründe gelir kaybına,
otellerin, seyahat acentelerinin ve esnafın zarar etmesine neden olur.
Bu zorlu süreçte Türkiye, mevcut olumsuzluklara rağmen
bazı önemli fırsatları da değerlendirebilir. Şöyle ki; iki ülke arasında
diplomatik dengeyi sağlayıp barışa yönelik girişimlerde bulunmak, Türkiye'nin
uluslararası itibarını yükselterek onu bölgesel bir arabulucu konumuna
getirebilir. Buna ek olarak, Azerbaycan gazı ve TANAP gibi enerji projeleriyle
Doğu Akdeniz'deki deniz ticaret yollarının güvenli alternatifleri, Türkiye'nin
zaten güçlü olan enerji koridoru hedefine ulaşmasına önemli katkılar sunabilir.
Ancak bu fırsatların hayata geçebilmesi için güçlü bir
ekonomik yönetim ve aktif bir diplomasi gerekir. Ekonomik yapımızın
kırılganlığı göz önünde bulundurulduğunda, ani şoklara karşı hazırlıklı olmamız
şart. Gıda ve enerji tedarik zincirlerimizi güçlendirmek, kamu maliyemizi de
sıkı tutmak gerekiyor.
Özetle, İsrail ile İran arasında çıkabilecek büyük bir
savaş, Türkiye'yi ekonomik olarak doğrudan etkileyebilecek kadar ciddi bir
sarsıntı yaratır. Bu sarsıntıdan zarar mı göreceğiz yoksa krizleri fırsata
çevirebilen bir akılla mı hareket edeceğiz; bu sorunun cevabı atacağımız
adımlara bağlı. Ama şurası çok açık: Ortadoğu'da barış sadece bir ideal değil,
ekonomik bir zorunluluktur. Türkiye içinse bu savaş, ateş çemberinde serin
kalabilmenin tarihi sınavı olacaktır.
Saygılarımla.
Yorumlar
Yorum Gönder