Ödemiş'te Atılan İlk Kurşun

15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgali, Anadolu'nun kalbinde derin ve acı bir yara açmıştı. İzmir'in Yunan askerlerince işgali, sadece şehirde değil, tüm Ege'de büyük bir infial yarattı. Bu beklenmedik gelişme, Anadolu'nun geleceği hakkında herkesi derin bir belirsizliğe sürüklemişti. Fakat ortada bir gerçek vardı: Bu toprakların sahipsiz olmadığını göstermek için halk direnmeye kararlıydı. Ödemiş'in hikayesi ve İlk Kurşun Köyü'ndeki direniş, işte tam da bu kararlılığın unutulmaz bir sembolü haline geldi.

İzmir’in işgalinin ertesi günü, yani 16 Mayıs 1919’da Yunan kuvvetleri Ödemiş yönünde ilerlemeye başladılar. Çevre köylerde, kasabalarda büyük bir telaş vardı. Çünkü Yunan birliklerinin adım adım işgal ettiği yerlerde zulüm ve baskılar yaşanıyordu. Ödemiş halkı ise bu akıbeti kabul etmek istemedi. Henüz düzenli bir ordu kurulmamıştı, ortada emir komuta zinciri yoktu, ama insanların kalplerinde vatan sevgisi ve özgürlük arzusu vardı. Kadınlar, gençler, yaşlılar… Kiminin elinde eski bir tüfek, kiminin elinde yalnızca bir baltası ya da tırpanı vardı. Onlar için mesele sadece silah değil, namuslarını ve vatanlarını koruma meselesiydi.

Ödemiş’e bağlı bir köy olan ve bugün Kuvayı Milliye Köyü adıyla bilinen İlk Kurşun Köyü’nde, işgalcilere karşı ilk büyük direniş başladı. Köylüler, Yunan askerlerini durdurmak için köyün girişinde mevzilenmişlerdi. O an belki de hiç kimse tarihe geçtiklerinin farkında değildi. Onlar sadece evlerini, topraklarını ve geleceklerini savunuyorlardı. Ama işte tam da bu nedenle direnişleri büyük bir anlam kazandı. Köyün girişinde Yunan askerlerine sıkılan ilk kurşun, yalnızca Ödemiş’in değil, bütün Batı Anadolu’nun bağımsızlık mücadelesinin işaret fişeği oldu.

O gün, çatışma kısa sürdü ama çok kanlı geçti. Ellerinde imkansızlıklarla direnen köylülerden pek çok kişi şehit düştü. Kimi baba oğul yan yana vuruldu, kimi evinden getirdiği son kurşunu sıkarken yere yığıldı. Ama verdikleri bu mücadele, yalnızca bir köyün değil, tüm bölgenin ayağa kalkmasına neden oldu. Halk gördü ki işgalcilere karşı direnmek mümkündür. Korkmak yerine karşı koymak gerekir. İşte bu bilinç, kısa sürede civar köylere, kasabalara yayıldı. Kuvayı Milliye ruhu büyüdü, örgütlenmeye başladı. Bu hareketin öncüsü, Ödemiş'in kendi bağrından çıkan yiğitler oldu.

O yıllarda Anadolu'nun dört bir yanında bağımsızlık kıvılcımları parlıyordu. Ancak Batı Anadolu'daki örgütlü mücadelenin fitilini ateşleyen, Ödemiş'te atılan o ilk kurşun oldu. Çünkü burada yaşanan direniş, yalnızca bir başkaldırı değil, aynı zamanda umut oldu. Düşman ne kadar güçlü olursa olsun, milletin iradesi karşısında yenilecekti. İşte bu anlayış, kısa süre sonra düzenli ordunun kuruluşuna zemin hazırladı ve Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasında büyük rol oynadı.

Ödemiş halkı işgal günlerinde sadece erkekleriyle değil, kadınlarıyla da direnişe katıldı. Kadınlar cepheye mermi taşıdı, yaralıları sardı, kocalarının ve oğullarının yanında mücadele etti. Çocuklar bile haberci olarak görev yaptı. Bu yüzden Ödemiş’in hikâyesi yalnızca bir savaş hikâyesi değil, aynı zamanda halkın topyekun direnişinin destanıdır. İlk kurşun, yalnızca bir tüfekten çıkan mermi değildi; o kurşun, milletin yüreğinden çıkan bağımsızlık haykırışıydı.

3 Eylül 1922 günü, Ödemiş bu mücadelenin en gururlu anını yaşadı ve işgalden tamamen kurtuldu. O gün, kasabanın sokakları sevinç çığlıklarıyla yankılanıyordu. Çünkü üç yıl süren acı, zulüm ve kayıplar artık geride kalmıştı. Özgürlük için verilen mücadelenin haklı gururu, tüm Ödemişlilerin yüreğine dolmuştu. Artık bu topraklarda boyunduruk altına girmek yoktu.

Ödemiş'in kurtuluş hikayesi bize önemli dersler verir: Her şeyden önce, bağımsızlığın ve özgürlüğün bir bedeli vardır. O bedeli, İlk Kurşun Köyü’nde şehit düşen isimsiz kahramanlar ödemiştir. Onlar bizlere yalnızca bir toprak parçası değil, onurlu bir gelecek bırakmışlardır. Ayrıca bu hikaye bize birlik olmanın gücünü de göstermektedir. Çünkü Ödemiş halkı farklı yaşlardan, farklı imkanlardan gelen insanlarıyla bir araya gelmiş, tek yürek olarak düşmana karşı koymuştur. İşte bu birlik ve dayanışma, kurtuluşun anahtarı olmuştur.

Bugün Ödemiş’e yolunuz düştüğünde, Kuvayı Milliye Köyü’nde atılan o ilk kurşunun hatırasını yaşatan anıtı görebilirsiniz. O anıt, sadece geçmişi hatırlatmaz, aynı zamanda gelecek nesillere de bir mesaj verir: “Bu vatan kolay kazanılmadı.” O gün elinde tüfeği, baltası ya da tırpanıyla işgale karşı duran köylüler, bugün bizlere özgür bir ülke bırakmıştır.

Ben bu satırları yazarken bir Ödemişli değilim belki, ama Ödemiş’in hikayesini kalbimde hissederek aktarıyorum. Çünkü bu hikaye yalnızca Ödemişlilerin değil, tüm Türk milletinin ortak gururudur. Hepimizin damarlarında dolaşan özgürlük ateşinin sembolüdür. İlk kurşunu sıkan o yiğitler, yalnızca kendi köylerini değil, koskoca bir milleti ayağa kaldırmışlardır.

Bugün, 3 Eylül’ü andığımızda yalnızca bir kurtuluş gününü kutlamıyoruz; aynı zamanda geçmişten bugüne uzanan o onurlu mirası da sahipleniyoruz. Ödemiş’in kurtuluşu, Türk milletinin bağımsızlık iradesinin ve azminin simgesidir. Aziz şehitlerimizi rahmetle, kahraman gazilerimizi minnetle anıyorum. İlçemizin yeni seçilen belediye başkanının da bu anlamlı anma ve kutlama törenlerine özel bir hassasiyet göstermesinden büyük bir memnuniyet duydum. Kendisine görevinde başarılar diliyorum. Ödemiş’in yiğit halkını gönülden selamlıyor, kurtuluşun yıldönümünü en içten dileklerimle kutluyorum.

Saygılarımla.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanın Ötesinde Yaşayan Hatıralar, Paylaşılan Anlar ve Kalıcı Duygular

Türk Hava Kurumu’nun 100 Yılı Türkiye Havacılık Sanayisinin Doğuşu ve Cumhuriyetin Gökyüzündeki İzi

10 Kasım: Saat Dokuzu Beş Geçe