Eğitimin Ağır Yükü: Okul Masrafları Aileleri Çaresiz Bırakıyor
Yeni bir eğitim-öğretim yılı yaklaşıyor ve her yıl olduğu gibi aileler yine büyük bir telaş içinde. Ancak bu telaşın ardında yatan, bir sevinçten çok bir kaygı. Çünkü artık eğitim sadece okula gitmekten ibaret değil, aynı zamanda ciddi bir maddi yük de getiriyor.
Aileler, çocuklarını okula hazırlamanın telaşıyla
kırtasiyelerin yolunu tutuyor. Defter, kalem, çanta gibi görünüşte küçük olan
ancak bir araya geldiklerinde büyük bir yük haline gelen bu malzemeler, pek çok
aileyi zorluyor. Özellikle geçim sıkıntısının arttığı bu dönemde, bu
ihtiyaçları karşılamak aileler için oldukça güç bir durum.
Bir anne veya babanın çocuğuna bir defter ya da kalem
alamaması, içten içe bir yetersizlik hissi yaratır. Hiçbir ebeveyn, çocuğunun
okulda bir eksiklik yüzünden utanmasını veya mahcup olmasını arzu etmez. Bu
sebeple, eğitim yılının başlangıcı, hem çocuklarda hem de anne babalarda bir
sevinçten çok bir endişe yaratıyor.
Ancak iş yalnızca kırtasiye malzemeleriyle de
bitmiyor. Okullar açılırken velilerin karşısına bir de “bağış” adı altında
ödemeler çıkıyor. Çocuğunu okula kaydettirmek isteyen aileye, resmi olmayan ama
bir nevi zorunlu gibi hissettirilen ücretler dayatılıyor. Kimi zaman okulun
ihtiyaçları gerekçe gösteriliyor, kimi zaman farklı bahaneler sunuluyor.
Veliler “bağış” adı altında yapılan bu taleplere çoğu
zaman boyun eğmek zorunda kalıyor. Çünkü bir tarafta çocuğunun eğitim hakkı,
diğer tarafta ise kendi çaresizliği duruyor. Kimisi borç alıyor, kimisi
elindeki son kuruşları toparlayıp veriyor, kimisi de kendi ihtiyaçlarından
kısıp çocuğunu mağdur etmemeye çalışıyor.
Bugün birçok aile için kırtasiye listesi, maaşın
önemli bir kısmını eriten bir tabloya dönüşmüş durumda. Defter, kitap kabı, resim
defteri, pastel boya, kurşun kalem, silgi, kalemtıraş, cetvel, makas,
yapıştırıcı, su matarası, beslenme çantası… Liste uzayıp gidiyor. Hele ki
birden fazla çocuğu olan aileler için işin içinden çıkmak çok daha zor.
Anne baba bir yandan evin kirasını, faturalarını,
mutfak masraflarını karşılamaya çalışırken bir yandan da okul masraflarının
altından kalkmaya uğraşıyor. Çoğu zaman bu masrafları karşılamak için ya borca
giriyor ya da başka ihtiyaçlarından feragat ediyor.
Bu noktada en acı olan, çocukların bu zorluklardan
mümkün olduğunca habersiz tutulmaya çalışılması. Veliler, evdeki
sıkıntıyı onlara yansıtmamak için büyük bir çaba sarf ediyor. Çocuğunun
gözlerinde bir eksiklik, bir üzüntü görmemek için gerekirse kendi yiyeceğinden
kısmayı göze alıyor. Çocuğun okulda arkadaşlarının elinde gördüğü defterden,
çantadan eksik kalmaması için büyük bir özveri gösteriliyor.
Çünkü hiçbir anne baba, “biz alamadık” demek
istemiyor. Çocuklarının gözünde kahraman olarak kalmak için kendi içinde
sessiz bir mücadele veriyorlar.
Ama
gerçek şu ki, bu mücadele gittikçe ağırlaşıyor. Gelir düzeyi düşük olan ya da
asgari ücretle geçinmeye çalışan aileler, en temel eğitim ihtiyaçlarını bile
karşılamakta güçlük çekiyor. Okulun başlaması onlar için umutla değil, borçla
anılıyor. Çocuğun defteri eksik kalmasın diye kırtasiyeye giren anne baba,
kasada hesap öderken ter döküyor. Evine döndüğünde ise “bunu da aldık ama
diğerini alamadık” diyerek vicdan muhasebesine giriyor. Bir sonraki ayın
faturalarını nasıl ödeyeceğini düşünerek uykusuz geceler geçiriyor.
Eğitim, bir
ülkenin en önemli meselesi olmalı.
Çünkü geleceğimiz çocuklarımızla şekilleniyor. Ancak ne yazık ki eğitim
sistemi, veliler için büyük bir maddi
yük haline gelmiş durumda. Okula başlarken bağış adı altında alınan
ücretler, kırtasiye masrafları, servis paraları, okul kıyafetleri derken, eğitim neredeyse bir yarışa dönüşüyor.
Bu yarışta
imkânı olan çocuklar bir adım önde başlarken, olmayanlar geriden gelmeye mahkûm bırakılıyor. Oysa eğitim eşitlik
demektir, fırsat eşitliği demektir. Bir çocuğun çantasında defter olmaması,
onun zeka ve hayallerinin eksik olduğu anlamına gelmez. Ancak bu eksiklik, onun okul hayatında geride kalmasına neden
olabiliyor.
Bugün toplumun büyük bir kesimi bu sıkıntıyı yaşıyor.
Birçok anne baba, kendi geçimini sağlayamazken çocuğunu okula eksiksiz
göndermenin mücadelesini veriyor. Bu mücadele genellikle görünmez ve dile
getirilmez; çünkü insanlar yoksulluklarını saklama eğilimindedir, kimseye dert
yanmazlar. Ancak içten içe yaşanan bu sessiz feryat, aslında büyük bir gerçeği
gözler önüne seriyor: Aileler, eğitim masraflarını karşılayamayacak duruma
gelmiş durumda.
Çocuklar okula heyecanla gitmek, yeni defterlerini
açıp yazmak, arkadaşlarıyla eşit şartlarda olmak ister. Onların bu masum
heyecanını gölgeleyen tek şey ise ailelerin yaşadığı ekonomik sıkıntılar
oluyor. Bir çocuk sırf ailesi alamadı diye deftersiz, kalemsiz kalmamalı. Bir
veli sırf bağış veremedi diye çocuğunun okulda mahcup edilmemesi gerekir.
Eğitim hakkı, herkes için eşit olmalı, kimsenin cebine bağlı olmamalı.
Tüm bu gerçeklerin ışığında belki de en önemli görev,
bu tabloyu değiştirmek için çaba göstermekte yatıyor. Zira her çocuğun eşit
şartlarda eğitim alması, sadece onların geleceğini değil, aynı zamanda tüm
ülkenin geleceğini de şekillendiriyor. Ailelerin yükünü hafifletmek, çocukların
hayallerini yarım bırakmamak için atılacak her adım, yarınlarımızı daha
aydınlık kılacak. Ama şimdilik aileler, sessizce kendi mücadelelerini veriyor.
Çocuklarının gözlerindeki ışıltıyı söndürmemek için, ellerinden geleni yapmaya
devam ediyorlar.
Saygılarımla.
Yorumlar
Yorum Gönder