Zamanı Önemsemek, İnsana Değer Vermek
Çin'in Guizhou eyaletinde yükselen Huajiang Kanyonu Köprüsü, dünyanın en yüksek köprüsü olarak mühendislik tarihine adını altın harflerle yazdırıyor. Tam 625 metre yükseklikten geçen bu devasa yapı, ilk bakışta sadece çelik, beton ve dehanın birleşimi gibi görünebilir. Oysa bu köprü, salt bir mühendislik harikası olmanın ötesinde, bizlere çok daha derin bir gerçeği fısıldıyor: Modern dünyada en değerli varlığımız olan zamanı, nasıl kazandığımızı ve nasıl kaybettiğimizi.
Çin'in ücra
bir köşesindeki bu köprü, bir zamanlar 70 dakikayı bulan bir yolculuğu sadece
bir dakikaya indirerek, oradaki insanların hayatını kökten değiştiriyor. Yolda
geçirilen uzun saatler, sevdiklerine, işlerine veya kendilerine
ayırabilecekleri kıymetli zamanlara dönüşüyor. Bu somut örnek, yapılan
yatırımın sadece iki yakayı birleştirmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda
insan yaşamına doğrudan dokunarak gerçek bir değer ürettiğini gösteriyor.
Aslında,
zamanın bu paha biçilmez değerini anlamak için Çin'e bakmamıza gerek yok.
Hepimizin hayatında geri gelmeyen, boşa harcanan anlar var. Büyük
şehirlerimizin trafiğinde kaybolan saatler, hastanelerde randevu sırası
beklerken geçen dakikalar, bürokratik işlemler için harcanan günler… Her biri,
bize ayrılan yaşam süresinden çalınan, geri verilmeyen parçalar. Kaybolan her
bir an, bir çocuğun gülüşünü yakalamaktan, bir dostla samimi bir sohbet
etmekten ya da bir hayalin peşinden gitmekten bizi alıkoyuyor.
Bir ülkenin
gerçek kalkınma düzeyi, yollardan veya devasa binalardan çok daha fazlasıyla
ölçülür. Asıl kalkınma, o ülkenin vatandaşının hayatını kolaylaştırmak ve ona
zaman kazandırmaktır. Bu nedenle köprüler, hızlı trenler ya da dijitalleşme
projeleri sadece altyapı yatırımları değil, aynı zamanda insana verilen değerin
en somut göstergesidir. Çünkü insana değer vermek, onun hayatına konfor katmak,
yükünü hafifletmek ve ona daha fazla yaşama fırsatı sunmaktır.
Peki biz
Türkiye'de, bu temel soruyu kendimize yeterince soruyor muyuz? Büyük
şehirlerimizde trafikte geçen saatleri, işine yetişemeyenleri, okullarına
zorlukla ulaşmaya çalışan öğrencileri düşünelim. Ya da sağlık hizmetlerine
ulaşmak için uzun kuyruklarda bekleyen, yorulan yaşlılarımızı… Tüm bu
manzaralar bize şunu fısıldıyor: "Yapılan her yatırım, her proje, insanın
hayatını kolaylaştırıyor mu?" Eğer cevap "evet" ise, o zaman
doğru yoldayız demektir.
Elbette ki
mesele sadece görkemli projeler inşa etmekten ibaret değil. Bazen küçük gibi
görünen adımlar, dev yatırımlardan çok daha büyük etki yaratabilir. Bir
hastanenin randevu sisteminin akıllıca düzenlenmesi, bir emeklinin maaşını
zorlanmadan alabilmesi için atılan küçük bir adım, bir öğrencinin evine daha yakın
bir otobüs hattının eklenmesi… Bunlar, insana verilen değerin günlük hayattaki
karşılığıdır. Çünkü kalkınma sadece büyük rakamlarla değil, yaşamın ne kadar
kolaylaştığıyla ölçülür.
Huajiang
Köprüsü'nün bize hatırlattığı en önemli gerçek, bir toplumun ilerlemişliğinin
göğe yükselen beton kulelerle ya da kilometrelerce uzanan otoyollarla
ölçülmediğidir. Asıl gelişmişlik, bireyin günlük yaşamında hissettiği
kolaylıkla, kazandığı zamanla ve yaşam kalitesindeki artışla ölçülür. Bir işçi,
sabahları çocuğu uykudayken evden çıkıp, akşam yine çocuk uyurken dönüyorsa, o
şehirde trafik sorununun hala çözülmediğini anlarız. Bir öğrenci, okula ulaşmak
için her gün iki saatini yolda harcıyorsa, eğitim için yapılan onca yatırıma
rağmen asıl sorunun varlığını görürüz. Yaşlı bir insan, basit bir resmi işlem
için saatlerce sırada bekliyorsa, yapılan harcamaların henüz insana
dokunmadığını hissederiz.
Bu yüzden,
kalkınmayı sadece büyük rakamlarla, görkemli projelerle ölçmek yanlıştır. Asıl
kalkınma, insana değer veren ve onun hayatını kolaylaştıran çözümlerle olur.
Türkiye gibi genç ve dinamik bir nüfusa sahip bir ülkede, her yatırımın temel
yönü bu olmalı. Çünkü insana değer vermeyen hiçbir işin, büyüklüğü ne olursa
olsun anlamı yoktur.
Gelişen şehirlerimizdeki projeler (toplu taşıma, hızlı
trenler, dijital uygulamalar gibi) güzel adımlar. Ancak her yeni projede
sormamız gereken tek bir soru var: Bu, hayatımı kolaylaştırıyor ve zamanımı
artırıyor mu? Eğer cevap evetse, doğru yoldayız demektir.
Çin'in
Huajiang Köprüsü sadece bir köprüden ibaret değil; aynı zamanda bize zamanın ne
kadar değerli olduğunu hatırlatan güçlü bir sembol. Bu yapı, aslında kendimize
sormamız gereken o can alıcı soruyu gündeme getiriyor: Bugün ne yapıyorsak, bu, insanların hayatını gerçekten kolaylaştırıyor
mu? Eğer bu soruya samimi bir "evet" diyebiliyorsak, gerçek
kalkınma yolunda ilerliyoruz demektir. Bir toplumun en büyük zenginliği,
insanına değer vermesi, zamanı verimli kullanması ve yaşamlarını daha yaşanılır
hale getirmesidir.
Saygılarımla.
Yorumlar
Yorum Gönder