Noel Baba'nın Gerçek Yüzü: Demre'den Gelen Hikaye

Geçtiğimiz günlerde karşıma çıkan bir haberde, Brezilyalı bir tasarımcı ekibinin inanılmaz çalışmasına rastladım. Haberi okurken beni en çok etkileyen kısım ise, Hristiyan dünyasında Noel Baba'ya ilham olan Aziz Nikolaos'un yüzünün yeniden yapılandırılmasıydı. Bu yüzü görmek beni şaşırttı ve düşündürdü.

Noel Baba olarak tanıdığımız tarihi figür Aziz Nikolaos'un doğum yeri, o dönemde Roma İmparatorluğu'na bağlı olan ve şimdiki Antalya sınırlarında kalan Likya bölgesindeki antik liman kenti Patara'dır. Bu bilgi, Türkiye'deki kaynaklarca da doğrulanmaktadır. Hatta Demre'deki Aziz Nikolaos Müzesi'nin internet sitesinde, Aziz Nikolaos'un M.S. 243 yılında Patara'da doğduğu belirtilir.

İşte tam da o an, bu konuyu yazmaya karar verdim. Çünkü tüm dünyanın yakından tanıdığı bu figürün hikayesi, o dönemde bize ait olmasa bile, bugün üzerinde yaşadığımız topraklarda doğmuş. Buna rağmen, ona olan bakış açımız oldukça farklı. Ben de bu çarpıcı çelişkiyi ve onun ardındaki hikayeyi kendi penceremden anlatmak istedim.

Dünyanın neresine giderseniz gidin, yılbaşı yaklaşırken aynı figürle karşılaşırız: kırmızı kıyafetli, beyaz sakallı, göbekli bir adam. Çocukların hayallerini süsleyen, sokakları ve reklam panolarını süsleyen bu meşhur Noel Baba figürü, çoğumuz için Batı kültürünün bir sembolü, belki de bize uzak bir geleneğin yansımasıdır. Oysa çoğu insanın bilmediği bir gerçek var: Noel Baba'nın hikayesi aslında yaklaşık bin altı yüz yıl önce, Akdeniz kıyısındaki Demre'de, yani şu an üzerinde yaşadığımız topraklarda başlamıştır.

Noel Baba denince çoğu kişinin aklına masalsı bir figür gelse de aslında kökeninde gerçek bir kişi vardır. M.S. 4. yüzyılda Myra’da, yani bugünkü Demre’de yaşamış olan Aziz Nikolaos, hayatını yardıma muhtaçlara adamış bir piskopostu. Fakirlerin kapısına gizlice para bıraktığı, çocukları koruduğu, çaresizlerin imdadına koştuğu anlatılır. En çok bilinen hikayelerden biri, üç fakir kız kardeşe çeyiz parası sağlayarak onların evlenmesine yardım etmesidir. Yaptığı iyilikler dilden dile yayıldı, ölümünden sonra halk onu bir aziz olarak anmaya başladı. Bugün Noel Baba figürünün özünde işte bu insanın hikayesi vardır.

Zamanla bu hikâye Anadolu'nun sınırlarını aşarak önce Bizans coğrafyasına, ardından da Avrupa'nın farklı bölgelerine yayıldı. Özellikle Kuzey Avrupa'da, Aziz Nikolaos'un hikâyesi Noel gelenekleriyle birleşerek yeni bir kimlik kazandı ve çocuklara hediyeler getiren, onları koruyan mistik bir figüre dönüştü.

Sonraki yüzyıllarda Amerika'ya göç edenlerin etkisiyle Nikolaos'un hikâyesi "Santa Claus" adıyla yeniden şekillendi. 19. yüzyılda edebiyat ve resimlerde ortaya çıkan bu yeni Noel Baba, 20. yüzyılda büyük şirketlerin reklamlarıyla bugünkü görünümüne kavuştu: kırmızı giysi, uçan geyikler ve hediyelerle dolu kocaman bir çuval… Bunların çoğu kültürel bir kurgunun ürünüydü. Yani dünyada tanınan Noel Baba, tarihsel bir kişiden çok, zamanla yoğrulmuş bir masal ve ticari figür haline geldi.

Türkiye’de ise Noel Baba’ya bakış biraz daha farklıdır. Halkın önemli bir kısmı bu figürü “yabancı” ya da “bizimle alakası olmayan” bir sembol olarak görür. Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle Noel ve yılbaşı kavramları bizde çoğu zaman birbirine karıştırılır. Noel, Hristiyanlıkta İsa’nın doğum günü olarak kutlanır, yılbaşı ise yeni takvimin başlangıcıdır. İki farklı gün olmasına rağmen bizde genellikle aynıymış gibi düşünülür. Bu yüzden Noel Baba da doğrudan dini bir figür gibi algılanır. Diğer bir sebep ise kültürel reflekslerdir. Bizim toplumumuzda dışarıdan gelen figürlere karşı mesafeli bir tavır vardır. Batı kültürünün baskın sembollerine karşı çoğu zaman “bizim değerimiz değil” düşüncesi öne çıkar. Noel Baba da bu yaklaşımın içine dahil edilir.

İşte burada dikkat çeken en büyük çelişki şu: Biz bu figüre bir nevi mesafeli dururken, Batı onu sahiplendi, dönüştürdü ve tüm dünyaya yaydı. Demre'de doğmuş bir hikaye, Amerika'dan Avrupa'ya kadar herkesin sahiplendiği, benimsediği bir kültüre dönüştü. Oysa kökleri bize ait olmasa bile... Bugün Demre'de, Aziz Nikolaos adına yapılmış bir kilise duruyor ve her yıl binlerce yabancı turist burayı ziyaret ediyor. Bizim ise çoğumuzun gözünden kaçıyor bu durum. Dünyanın dört bir yanında Noel Baba figürüyle eğlenen insanlar, aslında Anadolu'dan yayılan bir hikayeye tutunuyor.

Bu noktada belki de şunu düşünmeliyiz: Noel Baba’yı sadece bir “Hristiyan sembolü” ya da “Batı icadı” olarak görmek yerine, insanlığın ortak değerlerini hatırlatan bir miras olarak görebiliriz. Çünkü özünde Noel Baba, yardımlaşmayı, cömertliği, paylaşmayı ve fakire sahip çıkmayı temsil ediyor. Bunlar sadece bir dine, bir kültüre ait olmayan, bütün insanlığın sahipleneceği erdemlerdir. Bizim toplumumuzda da yardımlaşma, komşuya destek, ihtiyaç sahibine el uzatma güçlü bir gelenektir. Aslında Aziz Nikolaos’un yaptığıyla bizlerin bugün sürdürdüğü birçok davranış arasında büyük bir benzerlik vardır.

Elbette Noel Baba figürünün bizde sevilip sevilmemesi tartışılabilir. Kimileri için dışarıdan gelmiş bir semboldür, kimileri içinse sadece masum bir eğlence unsuru. Ancak bu tartışma ne olursa olsun, tarih değişmez: Bu hikâye, bugün üzerinde durduğumuz topraklarda doğdu. Biz ister kabullenelim ister mesafeli duralım, dünya Noel Baba'yı Anadolu’dan çıkmış bir miras olarak tanıyor.

Noel Baba'nın gerçek kimliği ne uçan geyiklerdir ne kırmızı giysisi ne de hediyelerle dolu bir çuvalı. O, yüzlerce yıl önce bu topraklarda yaşamış, iyiliği ve paylaşmayı kendine ilke edinmiş bir insanın ta kendisidir. Anadolu'da başlayan ve tüm dünyaya yayılan Noel Baba hikayesi, aslında bir iyilik anlatısıdır. Bugün ona nasıl baktığımızdan bağımsız olarak, özünde yardımlaşma, paylaşma ve iyilik gibi evrensel değerleri hatırlatmaya devam ediyor.

Saygılarımla.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zamanın Ötesinde Yaşayan Hatıralar, Paylaşılan Anlar ve Kalıcı Duygular

Türk Hava Kurumu’nun 100 Yılı Türkiye Havacılık Sanayisinin Doğuşu ve Cumhuriyetin Gökyüzündeki İzi

10 Kasım: Saat Dokuzu Beş Geçe