Kadınların Özgürce Eğlenmesinin Önemi ve Bizi Mutlu Eden Yanları
Bir kadının gülüşü, hayata duyduğu derin sevgiyi yansıtırken, dans edişi ise içindeki coşkunun en saf ifadesidir. Kadınların özgürce eğlenip kendilerini güvende hissettikleri bir dünya hayal edin. Çünkü doyasıya eğlenmek, içtenlikle gülmek, omuzlardaki görünmez yükü atmak, sokaklarda başı dik yürüyebilmek ya da sevdiklerimizle bir araya gelip keyifli sohbetlere dalmak aslında yalnızca bazılarına bahşedilmiş ayrıcalıklar değil, hepimizin insan olmaktan doğan en temel ihtiyaçları arasında yer alır. Bunlar sadece hoş birer lüks değil, insan olmanın ta kendisidir. Ve bu temel ihtiyaç, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin her bir birey için geçerlidir.
Ne var ki,
uzun yıllar boyunca kadınların nasıl davranması gerektiğine dair sayısız kalıp,
kural, yargı ve sınır belirlendi. Sanki omuzlarına, nasıl yaşamaları
gerektiğine dair katı kurallar, önyargılar ve aşılmaz sınırlar dayatıldı. Öyle
ki bazıları, bir kadının sokakta yankılanan içten bir kahkahasını bile
yadırgadı. Kimileri ise gece dışarı çıkmasını sanki karanlık ve tehlikeli ya da
utanç verici bir eylemmiş gibi algıladı. Oysa bir kadının eğlenmeye hakkı
vardır. Hem de koşulsuz, şartsız. Eğlenmek, kadının kendini en doğal biçimde
ifade edişidir. Gülmek, onun içinden coşkun bir nehir gibi taşan hayat
enerjisinin en parlak göstergesidir. Dans etmek ise sadece bir ritme uyum
sağlamak değil, yaşama tüm benliğiyle karışmanın ve kendi varlığını en güçlü
şekilde ortaya koymanın en doğal yoludur.
Kadınlar bu
şekilde kendilerini daha güçlü hisseder. Kendi varlıklarını daha özgüvenli
biçimde ortaya koyarlar. Bu da yalnızca bireysel bir kazanım değildir, aynı
zamanda toplumsal bir dönüşümün işaretidir. Kadınlar korkmadan
eğlenebildiğinde, toplum da dönüşmeye başlar. Çünkü bir kadın güldüğünde
yalnızca kendisini değil, çevresini de iyileştirir. Neşe bulaşıcıdır. İçten bir
gülüş, karşısındaki insanın en derinlerine dokunur, kalbine sıcak bir güven
duygusu yerleştirir. Bir kadının keyifli ve huzurlu hali, etrafına pozitif bir
enerji dalgası yayarak, yaşamın sunduğu sayısız güzelliği yeniden hatırlatır.
Ne yazık ki
hala pek çok kadın, gece dışarı adımını atarken defalarca ne giyeceğini kara
kara düşünmek zorunda kalıyor. Acaba dönüş saati çok mu geç olacak, yolda kimse
rahatsız eder mi, yanımda mutlaka biri olmalı mı gibi endişelerle boğuşuyor. Bu
derin kaygılar sadece kişisel korkuların yansıması değil; aslında kökleri
derinlere inen sistematik korkuların bir tezahürüdür. Kadının en doğal hakkı
olan eğlenmesi, hala birçok yerde bir "cesaret" eylemi gibi
sunuluyor. Oysa bu bir cesaret değil, en temel insan hakkıdır. Ve bu hak,
sadece kadınların değil, tüm toplumun ortak onurudur. Çünkü bir kadının
neşesini kısıtlayan her türlü engel, insanlığın ortak yaşam alanını da aynı
oranda daraltır.
Kadınların
bir araya gelip birlikte eğlenebildiği o kıymetli anlar, aynı zamanda güçlü bir
dayanışmanın da yeşerdiği bereketli topraklardır. Gülmek, sadece anlık bir
keyif ifadesi olmanın çok ötesindedir; kimi zaman derin bir acının üzerine
özenle yerleştirilmiş bir yara bandı, kimi zaman ise bitmek bilmeyen
yorgunluğun içinden sızan ferahlatıcı bir nefes alma şeklidir. Kadınlar
birlikte kahkaha attıkça, aralarındaki görünmez bağ daha da güçlenir. Çünkü bu
bağ, sadece o neşeli kahkahalarda değil, aynı zamanda o kahkahaların ardındaki
derin ve çoğu zaman paylaşılan hikayelerde de kök salar. Her birlikte geçirilen
o neşeli an, bir kadının umutla dolu geleceğine atılan sağlam bir adımdır.
Bu nedenle,
bir kadının doyasıya eğlenebilmesi bir lüks değil, onun insan olarak varlığının
en temel gerekliliğidir. Hayat dolu bir kadının çevresine yaydığı o tarifsiz
enerji, hem kendi ailesine, hem değerli arkadaşlarına hem de yaşadığı tüm
topluma tarifsiz bir iyilik ve güzellik getirir. Onun neşesi evin içinde
sıcacık bir atmosfer yaratır, iş yerinde motivasyonu artırır, sokakta yürüyen
insanlara bile içten bir güven duygusu verir. Özgürce kahkaha atabilen bir
kadın, içindeki o muazzam potansiyeli çok daha rahat bir şekilde ortaya koyar.
Yaratıcılığı adeta bir bahar çiçeği gibi açar, üretkenliği katlanarak çoğalır,
iç huzuru derinleşir ve büyür. Bu da topluma hem bireysel hem de kolektif
düzeyde paha biçilmez katkılar sağlar.
Kadınların
özgürce eğlenebildiği aydınlık bir toplumda yetişen çocuklar, çok daha sağlıklı
ve umut dolu bir dünyaya gözlerini açarlar. Annesinin o içten kahkahasıyla
büyüyen bir çocuk, sevgiyi, saygıyı ve yaşamın o coşkulu sevincini iliklerine
kadar hissederek, sevgiyle yoğrulmuş bir ruhla yetişir. Eğlenceli ve neşeli bir
ortamda büyüyen çocuk, korkuyla değil, sevginin o şefkatli kollarıyla öğrenir.
Ve böyle bir çocuk, geleceğin çok daha adil, çok daha vicdanlı ve çok daha
merhametli bireylerine dönüşür.
Tüm bu derin
gerçekleri düşündüğümüzde, kadınların en doğal hakkı olan eğlenmesine dair
toplumda hala varlığını sürdüren o tuhaf ve anlamsız önyargılar, aslında sadece
kadınların hayatını kısıtlamakla kalmıyor, hepimizin neşesini çalıyor. Oysa ne
zaman ki bir kadın kahkahalarını içten bir şekilde, kısıtlamadan, gönlünce
atabilir işte o zaman gerçekten özgür bir toplumun temelleri atılmış olur.
Çünkü bir kadının gülüşü, sadece onun değil, hepimizin dünyasına ışık saçar.
Yüzümüzü güldürür, içimizi ısıtır. Neşelenen, kahkaha atan bir kadın, yaşamın
ta kendisidir. Ve biz bu kıymetli neşeyi canla başla sahiplenmeli, onun
çoğalması için elimizden gelen her türlü çabayı göstermeliyiz. Çünkü bir kadın
içtenlikle ve doyasıya güldüğünde, inanın, bu dünya hepimiz için çok daha
güzel, çok daha yaşanılır bir yer olur.
Saygılarımla.
Yorumlar
Yorum Gönder