Alın Terinin Savunucusu: Dünü, Bugünü ve Yarını
Toplumun en temel direği olan emek gücü, tarih boyunca değişen şartlara ayak uydurmak için türlü mücadeleler vermek zorunda kalmış. Özellikle Sanayi Devrimi'nin o coşkulu ama bir o kadar da çetin günlerinde, işçilerin hayatında adeta bir sarsıntı yaşanmış. Fabrikaların bacasından tüten dumanlar gökyüzünü kaplarken, iş gücüne duyulan ihtiyaç da akıl almaz boyutlara ulaşmış. İşte tam da bu zorlu koşullarda, çalışma saatleri uzayan bir yılan gibi işçilerin üzerine çökerken, aldıkları ücretler de günden güne eriyen bir kar tanesi gibi küçülmüş. İş güvenliği mi? O da çoğu zaman unutulmuş, adeta görmezden gelinmiş bir ayrıntı olmuş. İşte tam da bu kasvetli ortamda bir umut ışığı belirmiş: o güçlü, örgütlü yapılar, yani "sendika" dediğimiz kuruluşlar. İşçilerin sesini duyurmak, haklarını savunmak ve daha adil, daha insancıl bir çalışma düzeni kurmak için doğmuşlar. Kısacası, emekçilerin bir araya gelerek kurduğu bu birlikler, aslında daha güzel bir geleceğin de mimarları olmuş...