Bir Milletin Ortak Mirası ve Kayıpları
Türk Telekom, Türkiye Cumhuriyeti'nin en köklü ve stratejik kurumlarından biri. Kuruluşu, Türk milletinin öz kaynaklarıyla yapılan bir yatırımdı ve devletin malı olarak büyük bir öneme sahipti. Türk Devleti, vatandaşlarının alın teriyle biriktirdiği vergilerle, yıllar içinde önemli bir kamu malvarlığı oluşturdu. Bu birikimle, ülkenin iletişim altyapısının temel taşı olan Türk Telekom gibi stratejik bir kurum hayata geçirildi. Türk Telekom, sadece telefon hatları değil, aynı zamanda ülkenin bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki gelişiminin de sembolü haline geldi.
Cumhuriyet'in ilk yıllarından bu yana, milletimizin
alın teri ve vergileriyle büyüyen Türk Telekom'un binaları, kabloları ve
teknolojik altyapısı elbette önemlidir. Ancak asıl can damarı, içindeki
insanlardır. Binlerce çalışan, yıllarca bu kurum için emek vermiş, ter
dökmüştür. O çalışanların vatan sevgisi, işlerine duydukları o müthiş bağlılık,
Türk Telekom'u sadece bir iş yeri olmaktan çıkarıp, adeta bir milletin ortak
gurur kaynağı haline getirdi. Onlar sayesinde köylerimize, kasabalarımıza, en
ücra köşelerimize bile iletişim gitti. Bilgiye erişim kolaylaştı, hayatlarımız
değişti. Bu kurumun başarısında en büyük pay, yüreğini ortaya koyan o emektar
çalışanların.
Ne yazık ki, Türkiye'deki özelleştirme politikaları bu
değerli kurumu büyük bir krize sürükledi. 2005 yılında Türk Telekom'un %55
hissesi 6,5 milyar dolara satıldı. "Özelleştirme" denilen bu satış
süreci, maalesef şüpheli koşullar ve soru işaretleriyle doluydu. Bu satışla
Türk Telekom'un yönetimi özel bir yatırımcıya devredildi. O dönemde, satış
süreciyle ilgili birçok şüphe ortaya atılmıştı.
2005 yılında Türk Telekom'un %55 hissesinin 6,5 milyar
dolara satılması, o dönemde birçok soru işaretini beraberinde getirdi. Şüpheli
koşullar altında gerçekleşen bu satış, Türk Telekom'un yönetimini özel bir
yatırımcıya devretti. Bu yatırımcının, geçmişte Türkiye ile pek de iyi olmayan
ilişkileri olan bir aileye mensup olması, halk arasında haklı olarak bazı
endişelere yol açtı. Daha da düşündürücü olanı, Türk Telekom'un hisselerinin
teminat gösterilerek Türk bankalarından kredi alınmasıydı. Bu kredilerle
yabancı yatırımcı, şirketin %55'ini satın alarak 21 yıl boyunca işletme hakkını
elde etti. Yani, bir nevi Türk Telekom'u borçla satın aldılar ve uzun yıllar
boyunca yönettiler.
2026'da bu şirketin borçsuz, tüm taşınmazlarıyla
birlikte yeniden devlete geçmesi gerekiyordu. Ama maalesef işler umduğumuz gibi
gitmedi. Yabancı yatırımcılar yönetimi devraldıktan kısa süre sonra, şirket
kötü yönetim ve yolsuzluk iddialarıyla çalkalanmaya başladı. Türk Telekom bir
yandan rekor karlar açıklarken, diğer yandan tahsil edilmeyen faturalar,
silinen vergi borçları gibi sorunlarla boğuşuyordu. Şirketin değerli arazileri,
binaları, altyapısı bir bir satılmaya başlandı. Devletin ve milletin yıllar
içinde büyük emeklerle inşa ettiği bu değerler, gözümüzün önünde eriyip gitti.
Özelleştirme gelirleri ve Türk bankalarından alınan
krediler, yurt dışına aktarılmaya başlandı. 2013'te Türk Telekom'un eski
borçları, farklı bankadan alınan yeni kredilerle yeniden yapılandırıldı. Bu
süreçte, sorumluluk sahibi hiçbir yetkili olan bitene dur demedi. Şirket kâr
etmek yerine zarar etmeye başladı, binlerce çalışan işini kaybetti. İhale
şartnamesinde belirtilen altyapı yatırımları yapılmadı. Sonunda, yabancı
yatırımcı şirket, bankalara olan borçlarını ödeyemeyeceğini açıkladı ve Türk
Telekom'daki %55'lik hissesini bırakıp gitti. Bu olay, Türkiye Cumhuriyeti
tarihindeki en büyük ekonomik kayıplardan biri olarak tarihe geçti.
Türk Telekom'un finansal zorluklar yaşaması, doğal
olarak alacaklı bankaları da tedirgin etti. Bu durum karşısında, alacaklı
bankalar kayıplarını telafi etmek amacıyla şirketin hisselerini devralmak için
Rekabet Kurumu'na başvuruda bulundu.
Türk Telekom'un başına gelenler, hepimiz için adeta
bir uyarı niteliğinde. Ülkemizin en kıymetli kurumlarından birinin, yanlış
yönetim ve belki de biraz da art niyet sebebiyle nasıl büyük kayıplar
yaşadığına şahit olduk. Özelleştirme sonrası yaşananlar, adeta ders çıkarılması
gereken bir hikaye gibi. Şirketin nasıl umursamazca yönetildiğini, milletimizin
kaynaklarının nasıl boşa gittiğini gözlerimizle gördük.
Bu durum, devletin ve milletin malının nasıl da yanlış
ellere düşebileceğini, bu tür hataların ülkeye ne kadar büyük zararlar
verebileceğini açıkça gösterdi. Yani, işin özü şu ki, Türk Telekom olayı,
yönetimde şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve dürüstlüğün ne kadar önemli
olduğunu bir kez daha hatırlattı bize.
Türk Telekom'un o anki durumu, hepimizin içini
acıtıyordu. Koskoca şirket ne hale geldi? Zamanında devletin en önemli iletişim
altyapısıydı, şimdi ise kötü yönetimin, devlet ve millet kaynaklarının yanlış
kullanımının canlı bir örneği olarak karşımızda duruyor.
Bu düşüşün sorumluları kimler, nasıl oldu da bu
noktaya geldik, bunları hepimiz merak ediyoruz. Türk Telekom'un başına
gelenler, sadece bir şirketin vakası değil, aslında hepimizin ortak vakası. Bu
durum, bir milletin kaynaklarının nasıl heba edilebileceğinin, yanlış
kararların nelere yol açabileceğinin acı bir örneği. Böylesine stratejik bir
kurumun, adeta göz göre göre eriyip gitmesi, hepimizin yüreğini burktu.
Bu süreçte yaşananlar, mutlaka detaylı bir şekilde
incelenmeli. Sorumluların kimler olduğu, bu kararların nasıl alındığı, hangi
mekanizmaların işletildiği tüm şeffaflığıyla ortaya konulmalı.
Türk Telekom'un durumu, aslında bir "uyanış"
çağrısı. Devletin ve milletin malının korunması, yönetimin şeffaflığı, hesap
verebilirliğin önemi gibi konuların ne kadar kritik olduğunu bir kez daha
anlamamızı sağladı. Bu olay, sadece bir ekonomik kayıp değil, aynı zamanda bir
"kamu bilinci" meselesi.
Gelecekte benzer hataların tekrarlanmaması için, daha
dikkatli, daha şeffaf ve daha hesap verebilir bir yönetim anlayışına
ihtiyacımız var. Türk Telekom'un yaşadıkları, bu konuda bize önemli dersler
verdi. Umarım bu dersleri iyi öğrenir ve geleceğimizi daha sağlam temeller
üzerine inşa edebiliriz.
Özelleştirme süreci ve sonrasındaki skandallar, tüm
şeffaflığıyla ortaya konulmalı. Bu süreçten ders çıkarmalıyız ki, gelecekte
benzer hatalar tekrarlanmasın. Türk Telekom'un durumu, ülkemizin geleceği için
önemli bir ders niteliği taşımalı.
Saygılarımla.
Yorumlar
Yorum Gönder