Bugünün Kadınları İçin Türk Medeni Kanunu’nun Anlamı ve Geleceği
Bundan tam 99 yıl önce, 17
Şubat 1926... Bu tarih, takvim yaprağında sıradan bir gün olmanın çok ötesinde
bir anlam taşıyor kadınlar için. Ankara
semalarında bahar güneşi usulca batarken, zihnimde yüzyıllık bir çınarın
gölgesinde oturan bilge bir kadının sesi yankılanıyor. Bu ses, Cumhuriyetimizin
en kıymetli miraslarından biri olan Türk Medeni Kanunu’nun bugünün kadınları
için ne ifade ettiğini ve gelecekte nasıl bir yol haritası çizmesi gerektiğini
fısıldıyor adeta.
Medeni Kanun, 1926 yılında
kabul edildiğinde, sadece bir dizi yasa maddesi olmanın ötesinde, bir devrimin
müjdecisiydi. O güne kadar toplumsal hayatta silik bırakılan, ikinci sınıf
muamelesi gören kadınlar için bu kanun, adeta bir yeniden doğuştu. Eşitlik
ilkesiyle yoğrulmuş bu metin, kadınlara boşanmada söz hakkı, miras paylaşımında
adalet, velayet konusunda eşit sorumluluk gibi hayati haklar tanıdı. Çok
eşliliğin kaldırılması, kadının birey olarak tanınması ve toplumsal hayatta
aktif rol almasının önünün açılması, o dönemin cesur ve vizyoner adımlarıydı.
Bugün kadın haklarından,
toplumsal eşitlikten söz ettiğimizde, işte o yasa hala en güçlü dayanaklarından
biri olarak dimdik ayakta duruyor. Hem aile içinde, o en özel alanda bile, hem
de hayatın her köşesinde daha görünür ve etkin olmalarını sağlayan, adeta
sihirli bir anahtar gibiydi o kanun.
O zamanın o aydın kafalı
yöneticileri, Osmanlı'dan kalan, kadını sürekli geri planda tutan o köhne
zihniyetin artık değişmesi gerektiğinin gayet farkındaydılar. İşte o vizyon
sahibi bakış açısıyla, tertemiz yasalarla kadınlar, nihayet erkeklerle aynı
haklara sahip, başlı başına birer birey olarak tanındılar. Evlilikten
boşanmaya, mirastan malları üzerindeki söz haklarına kadar aile içindeki
konumları tepeden tırnağa yeniden çizildi. Bu mühim değişiklikler sayesinde
kendi başlarına ayakta durma, ekonomik ve sosyal özgürlüklerini elde etme
imkanına kavuştular.
Türk toplumunda kadınların
konumunu derinden etkileyen bu düzenleme, aslında en temel insan haklarından
biriydi. Evlilikte eşitlik ilkesinin getirilmesi, zorla evlendirmelerin ve
erkeğin keyfi boşanmalarının önüne geçilmesi, evlilik dışı ilişkilerin belirli
bir düzen içinde ele alınması... Bütün bunlar, toplumsal hayatta sahip oldukları
hakların güvencesi oldu.
Boşanma haklarının tanınması
ve evlilikte edinilen malların adil bir şekilde paylaşılması gibi yeni
düzenlemeler, kadınları birey olarak güçlendirdi. Bugün bile Türk Medeni
Kanunu, iş gücüne katılımlarından toplumsal eşitlik için verdikleri mücadeleye
kadar pek çok alanda onlara yol gösteriyor.
Bu yasa, kadınlar için sadece
okunup geçilecek bir hukuk maddesi olmanın çok ötesindeydi. Adeta bildiğimiz
tüm toplumsal yapının kökten değiştiğinin duyurulması gibiydi. Kadınlar, toplum
içinde artık çok daha fazla görünür oldular. Kendi hayatları hakkında karar
verme gücünü ellerine aldılar, eğitimde ve iş dünyasında eşit fırsatlara sahip
olma şansını yakaladılar 1926'daki bu hayati yenilikler, sadece aile içindeki
görevlerini değiştirmedi, toplumdaki genel itibarlarını da bambaşka bir
seviyeye taşıdı.
Eğitimde, iş hayatında ve
siyasette bugün daha fazla yer alabiliyorlarsa, işte bu yasayla atılan sağlam
temellerin sayesindedir. 1934'te seçme ve seçilme hakkını anayasa
değişikliğiyle elde etmiş olsalar da, bu hakkın kazanılmasında hukuki eşitlik
prensiplerinin çok büyük bir payı var. Bu sayede, hem bireysel olarak
kendilerini ifade etme hem de toplumsal sorunlara seslerini duyurma fırsatı
buldular.
Bugün şöyle içtenlikle bir
duralım ve Türk Medeni Kanunu'nun kadınlar için ne demek olduğunu düşünelim.
Ekonomik özgürlüklerini kazanmaları, şiddete karşı korunmaları, iş hayatında
omuz omuza eşit haklara sahip olmaları gibi nice önemli ilerleme, işte bu
yasanın ta kendisi sayesinde hayatlarında yer buluyor. Artık o sahip oldukları
hukuki hakları, toplumun her köşesinde çok daha etkin bir biçimde
kullanabiliyorlar.
Elbette, günümüzde hala
mücadele etmeleri gereken pek çok eşitsizlik var. Ancak Medeni Kanun ile elde
ettikleri bu temel haklar, bu zorlu mücadelelerinde en önemli dayanak
noktalarını oluşturuyor. Erkeklerle eşit haklar ve fırsatlar içinde bir yaşam
sürebilmeleri, hukukun ve toplumun bu eşitlikçi ilkeleri ne kadar
içselleştirdiğiyle yakından bağlantılı. Bu yasa, aslında her birinin sahip
olduğu bu hakları savunmayı da bir sorumluluk haline getiriyor.
Bütün bu gelişmeler açıkça
gösteriyor ki, Türk Medeni Kanunu sadece bir hukuk metni değil, aynı zamanda
büyük bir toplumsal dönüşümün de simgesidir. Eşitlikçi bir anlayışın hukuki bir
zemine oturması, kadınların sosyal, ekonomik ve politik hayatta güçlü bir
konuma gelmesinin önünü ardına kadar açmıştır. Kadınlar, bu hakları kazanarak
sadece birey olarak güçlenmekle kalmadılar, daha adil ve eşitlikçi bir toplumun
inşasına da önemli katkılarda bulundular. Aradan geçen neredeyse bir asra
rağmen, bu yasa, eşitlik için verdikleri mücadelede en değerli rehberlerinden
biri olmaya devam ediyor.
Medeni Kanun ile elde
ettikleri haklar, onların daha güçlü, daha özgür ve daha eşit bir geleceğe
yürümeleri için atılmış tarihi bir adımdır. Bu mirası korumak ve daha da
ileriye taşımak, hepimizin ortak sorumluluğudur.
Saygılarımla.
Yorumlar
Yorum Gönder